SAMAN

Sadettin BULUÇ

Samanizm’e (as.-bk.) bagli halklarda ruhlarla insanlar arasinda araci rolünü oynayan bir tür din adamidir. Samanist dünya görüsüne göre, bütün dünya iyi ve kötü ruhlarin etkisi altindadir. Büyük ve özellikle insanlara ve hayvan sürülerine türlü kötülükler yapmaya hazir kötü ruhlarla iliski kurmak kudreti yalniz samanda bulunur. Insanlar ruhlarin ne dogada ne huyda olduklarini ve her seyden önce onlara hangi yoldan gidecegini bilemez, onlarin nelerden hoslandiklarini, hangi cins ve çesit kurbanlardan memnun kalacaklarini saptayamazlar. Ata ya da akraba ruhlarindan aldigi kuvvet ve ilham ile bütün bunlari ancak saman bilir ve böylece bir yandan iyi ruhlarin insanlar için yararli ve hayirli etkilerini devam ettirmeye, bir yandan da çesitli çarelere basvurmak suretiyle, kötü ruhlarin zararli eylemlerini önlemeye yalniz onun gücü yeter. Saman bu amaçla tertip ettigi ayinlerde ruhlar ile iliskiye geçip onlari hosnut ve razi ederek istenilen sonucu almaya çalisir.

Kuzey Asya halklari arasinda “büyücü, sihirbaz” anlamina gelen saman sözünü, hemen-hemen yalniz Mançu-Tunguz halklari kullanir: Mançuca sama, Tunguzca saman, saman, Avrupa gezginlerinin bunlardan duydugu saman kelimesi, sonradan Sibirya sihirbazlarina verilen genel bir ad olarak uluslararasi kitabiyata yerlesmistir. Bu kelime, ilk kez XVII. yüzyilin sonlarina dogru Rus elçisi olarak Çin’e giden E. Isbrand ile yol arkadasi A. Brand’in izlenimlerini anlatan seyahatnamede geçer. Bu kitaba göre, Tunguzlarda saman ya da saman bir tür “rahip” ya da “sihirbaz” demektir. Böylece Rusya’nin Dogu Sibirya ile dogrudan dogruya iliskiye basladigi zamanlardan baslayarak Avrupa’da yazilmis olan kitaplarda saman kelimesi ile, aslinda Tunguz sihirbazlarinin kastedildigi anlasilmaktadir.

Taman kelimesinin kökenine gelince, bu konuda ortaya atilan fikirler çesitlidir. Kimilerine göre kelimenin asli Mançuca ya da Mogolca, kimilerine göre ise, Sanskritçedir. Birinci görüsü savunanlardan Banzarov’a göre, saman kelimesi Mançuca saman’dan gelmektedir. Nitekim bu kelimenin kökünü olusturan sam, gerek Mançuca, gerekse Mogolca birkaç kelimede mevcuttur. Örnegin Mançuca samarambi “siçramak, dövünmek” demektir. Mogolca sam-dambi “oynamak” demektir. Bu görüse taraftar oldugu anlasilan Nioradze, bütün bu kelimelerin, bir coskunluk durumunu, hareketli heyecanli bir durumu belirttikten sonra, saman ya da saman’in “cosmus, durmadan oynayan, bir oraya, bir buraya siçrayan kisi” anlamina geldigini öne sürer. F. Schlegel ile K. Donner ve N. Poppe, saman kelimesini “dilenci rahip, Budist dervis” anlamina gelen, Sanskritçe sramana ya da çramana, Pali dilinde samana ile açiklarlar. Kuzey Asya kültür tarihinde güneyden gelen Budizmin izleri bulundugunu öne süren Sirokogorov’da Tunguzlardaki samanligi Budist etkiye indirgerken, Mironov ile birlikte saman kelimesinin kökenini Sanskritçede aramistir. Öte yandan Laufer saman ya da saman kelimesinin Budizmden alindigini kabul etmez. Nitekim Ruben’de, dogrudan dogruya Hint kaynaklarina dayanarak, samanizmin daha Aryalilardan önce, Orta Asya’dan gelen kültür dalgalari ile Kuzey Hindistan’a yayilmis oldugunu belirtmistir. Nihayet samanizm meselesini açiklamaya çalisan Ohlmarks saman kelimesinin Sanskritçeden geldigi hakkinda ortaya atilan iddianin artik bir deger tasimadigina isaret ettikten sonra, Budizmde samanliga ait unsurlarin bulundugunu ve bunlarin Güney’den çok, Kuzey’in etkisini gösterdiklerini söylemistir.

Taman sözü, ayrica Toharca’da samane ve Çincede de sa-men seklinde geçer. Sogdçada smn olarak yazilan kelimenin, saman sözüne karsilik oldugu ileri sürülmüs ise de, bunun dogru olmadigi anlasiliyor. Zira, Sogdça metinlerdeki sekline isaret edilen bu kelime, Türkçe Turfan metinlerinde önceleri samnu, sumnu diye okunmus iken, sonradan simnu seklinde saptanmistir. Anlami da, “kötü ruh, seytan”dir. Iran mitolojisinde Ahrimen’e karsilik geldigi bilinen bu kelimenin, gerek biçim, gerekse anlam bakimindan Tunguzca saman ya da saman sözü ile hiçbir iliskisi yoktur. Nihayet bir de Farsça eski edebiyat dilinde “putperest, put” demek olan, Firdevsi’nin Tahnama’sinde “Budist rahip anlaminda kullanilan bir semen ya da saman kelimesi vardir. Dinsel bir terim olarak Hintçeden Farsçaya, Sogdça yoluyla geçtigi anlasilan bu kelimeyle, Kuzey Asya halklarinin sihirbaz rahibini gösteren saman arasinda bir iliski bulmak zordur.

Bütün bu açiklamalardan anlasildigi gibi, saman ya da saman Tunguzca bir kelimedir. Eger, ileri sürüldügü gibi, burada vaktiyle çok daha kuzeye yayilmis olan Budizmin etkisi söz konusu olsaydi, bu terimin çok daha genis bir alana yayilmasi gerekirdi. Oysa, Kuzey Asya dillerinde saman için baska baska kelimelerin kullanildigi görülüyor. Tunguzlarin ne Hindistan, ne de Çin ile dogrudan dogruya bir iliskisi vardir. Buna göre, saman kelimesinin Çince yoluyla Hintçeden Tunguzcaya geçmis olmasi da olasi degildir. Nihayet Németh saman kelimesinin kökenini arastirirken, bunu çesitli Türk sivelerinde geçen kam (as. bk.) kelimesi ile birlestirip Türkçe olarak göstermek istemis ise de, bu arada saman kelimesinin ikinci hecesini açiklamistir.

Samanlarin eski bir geçmisi oldugundan sözeden Banzarov’a göre, Orta Asya halklari arasinda onlarin varligina ait ilk dogru bilgi, VI. yüzyil Çin kaynaklarinda geçer. Pelliot yine Çince bir metne dayanarak, Mançurya’da Cücen dilinde “büyücü” anlamina gelen san-man (=sa-man) kelimesinin XII. yüzyilda varligini saptamistir.

Türk halklari samanlarina genellikle kam (gam, ham) derler. Radloff’a göre, baslica Altay, Teleüt, Lebed, Sor, Sagay, Koybal, Kaç, Küerik, Soyon, Kumandi, ve Uygur agizlarinda geçer. Mogollar, Buryatlar ve Kalmuklar erkek samanlarina bö, böge Yakutlar oyun, Çuvaslar yum, Kirgiz-Kazaklar baksi, baksi ya da bahsi derler. Yakutlar ile Altaylilar kadin saman için Mogolca udugan (utahan, ubahan, iduan) deyimini kullanirlar. Ancak Yakutça’da hamma (kamla), “kam’lik etmek” anlamindadir.

Kam genellikle “kahin, büyücü” demektir. Ayrica “uzman hekim, bilim adami, felsefeci” anlamlarina da gelir. Eski türkçe metinlerde bazen “putperest rahip”, bazen “büyücü” anlaminda kullanildigini görüyoruz. Eberhard’a göre, eski bir Çin kaynaginda, Kirgizlarda samana gan denildigini görüyoruz ki, bu herhalde kam olacaktir. Nitekim Radloff, XI. yüzyilda Hakas-Kirgizlarda samana kam denildigini yazar. Harva’ya göre, XIII. yüzyil Avrupa gezginlerinden V. Rubruk’da “sihirbaz” anlaminda ham (=kam) kelimesini kaydetmistir.

Kam kelimesine, Türkçe Turfan metinlerinden baska, Kutadgu bilig (462=1069/1070), Divan lugat al-Turk (470=1077), Codex Cumanicus (m. 1303) ve Abu Hayyan’in Kitab al-idrak li lisan al-atrak (712=1313)’i gibi eski Türk dili andaçlarinin bir çogunda rastlanmaktadir. Kutadgu bilig’de birkaç yerde anlatildigina göre, çesitli hastaliklari tedavi etmek için hekimin yaninda kam da yer alir. Hekim (otaçi) hastaligi (ig) ilaç (ot) ile tedavi eder (ota-); kam ise, hastayi kendi yöntemine göre, daha çok ruhsal yollardan, efsun ve sihirle iyilestirmeye (emle-) çalisir.

Divan lugat al-Turk’te “kahin” anlamina gelen kam’in baslica görevi efsun yapmak (arvis arva)’tir. Ayni kitapta geçen kam irkladi örnegine bakilirsa, samanin falcilik yaptigi da söylenebilir.

SAMANLIGA DAVET VE SAMANIN EGITIM VE ÖGRETIMI

Samanin baslica görevi, ruhlarla iliski kurmaktir. Bunu da ancak belirli yetenek ve yatkinliga sahip kisiler basarabilir. Bunun için, belli bir egitim görmekle herkes saman olamaz. Samanlik dogustan ve adeta kaçinilmaz bir kader meselesidir.

Altay halklarina göre samanlik, ailede soydan gelen ve özellikle çocukluk çaginda sara nöbetleriyle gelen bir hastalik sayilir. Gerçekten, sayisiz örnekler samanlik yeteneginin hastaliktan kaynaklandigini göstermektedir. Radloff’a göre, samanlik nöbetleri aniden gelir. Aday önce kendinde büyük bir yorgunluk hisseder; bedeni kasilip titrer ve bu durumu esnemeler takip eder; gögsü daralir, birtakim acayip sesler çikararak aglar, gözleri döner, sonra birdenbire siçrayip ayaga kalkar, deli gibi dönmeye baslar ve sonunda agzindan köpükler saçarak yere yikilir, bedeni hissizlesir. Bu istirapli durumlar bir süre devam eder. Sonunda günün birinde aday davulunu alip çalmaya baslar ve artik sakinlesip kendine gelir. Saman olmaktan kaçinan kimse, sonunda ya delirir ya da genç yasta ölür.

Tçukin’e göre, Yakutlarda taman adayina gelen nöbetler daha siddetli bir sekilde görünür. Aday, ruhun baskisi ile ormanlara düser, kendini atese, suya atmak ister. Bu belirtilerden, o kisinin saman olacagi anlasilir ve aday samanliga baslayarak bu hastakiktan kurtulur. Trosçanskiy’e göre, Yakutlarda samanliga yatkin kisilerde görülen bu sinirsel hastaliga menerik denir. Samanligi birakanlarda hastaligin yeniden basladigi birçok örneklerle saptanmistir.

Tirokogorov’un verdidi bilgiye göre, Tunguzlarda da tamanlıgin sinirsel bir hastalik durumunda ortaya çiktigi görülmektedir.

Ohlmarks’da samanizmin ruhsal esasini, kutup bölgesindeki dogal sartlarin agirligindan ileri gelen bir tür isteri ile açiklamak istemistir. Ama, bütün bunlara karsin samani yalnizca bir ruh hastasi olarak göstermek asla dogru degildir. Tersine olarak ruhlar tarafindan samanliga çagrildigina inanilan bu kisiye, Sibirya halklari arasinda korku ile karisik bir saygi gösterilir. Özel yetenegi sayesinde dogaüstü güçlerle iliskide sayildigi için, ona, bagli oldugu boy ya da oymagin koruyucusu gözü ile bakilir. Nitekim ilk samanin ortaya çikmasina dair Sibirya’da anlatilan efsanelerde de ruhlarla iliskide bulunduguna inanilan samanin, üstün yetenekleri ile farkli yaratilisa sahip bir varlik oldugu belirtilir. Kam’lar, genellikle zeki, hayalperest ve sair tabiatli insanlardir. Ayin sirasinda büyük bir vecd içinde kendinden geçip gök ve yeralti dünyalarinda gördügü garip varliklari, ilginç olaylari ayrintilariyla anlatan saman, ayildiktan sonra hiçbir sey animsamaz. Tarihi çaglarda gelecekten haber veren, bir boz atin sirtinda göklere çikan, hatta sonunda devlet islerine bile karisan, güçlü samanlardan sözedilir.

Yukarida gösterildigi gibi, yalniz egitim ile herkes saman olamayacagi gibi, sadece dogustan yetenek ve yatkinlik da buna yetmez. Saman adayinda yatkinlik ile birlikte, belirli bir bilgi ve maharet de aranir. Radloff’a göre saman, meslegindeki gücü ve bilgiyi atalarindan alir. Onlardaki gücün ortaya çikmasiyla davulu yönetmeyi, makamla dualar okuyup atalari, ruhlari çagirmayi ve sonunda onlarin yardimiyla kendi ruhunu bedeninden ayirarak aydinlik ya da karanlik dünyaya göndermeyi ögrenir. Samanin kusaktan kusaga geçen örf ve adetleri iyice bilmesi ve özellikle kendi soyuyla bagli oldugu boy ya da oymagin ruhlarini tanimasi gerekir. Anohin’in yazdigina göre, ölmüs samanlarin ruhlari, “temiz, iyi ruh” olarak yeralti dünyasindan ayrilip bu dünyada yasarlar. Bu sekilde hemen hemen her ailenin zamaninda samanlik yapmis olup torunlarina yardim etmek isteyen atalari vardir. Bu akraba ruhlari olmadan saman görevini asla yapamaz. Saman gerek göge çikarken, gerekse yeraltindaki cehennem alemine inerken karsilastigi engellerei asabilmek için bu r çagirir. Denildigine göre, onlar da canli birer güç olarak ortaya çikip samana yardim eder ve onun karsisina dikilen korkunç düsmanlarla savasirlar. Çesitli ayinlere ait bilgileri elde edebilmek için saman adayinin, oymagin deneyimli yaslilari ile iliskide olmasi ve ayrica güçlü, bilgili bir samandan ders almasi gerekir. Aday, bu kisinin yardimi ile çesitli ayinlerin nasil yapilacagini, okunacak dua ve efsunlari ögrenerek, görünmez güçlerle samimiyet yaratir. Stadling’e göre, Yakutlarda usta saman, adayi bir emeget “yardimci ruh” ile donatir. Bir söylentiye göre, bu ruh samanin diger benligidir. Aslinda adayin kendisi asiri derecede hassas ve hayalperest oldugundan, üstadinin sir dolu telkinleriyle, garip seylerle ugrasa ugrasa, sonunda günün birinde o da saman olmak kudretini kazanir. Adayin saman olarak yetismesi, akrabalarinin katildigi bir törenle kutlanir. Pripuzov’a göre, Yakutlarda yasli saman, adayi yüksek bir dagin basina ya da bozkira götürerek ona saman giysisi giydirir; eline bir davul ile at kili sarili bir sögüt dali verir. Adayin saginda 9 erkek, solunda 9 kiz çocuk yer alir. Bu arada adayi yetistiren üstad da tören giysisini giymis olarak adayin arkasinda durup birtakim dualar okur. Aday bu yemin duasini tekrarlayarak yoksullara, düskünlere yardim edecegine, yüksek daglarin doruklarinda yasayan ruhlara saygi gösterip hizmet edecegine söz verir. Bu ruhlarin en büyügü, en güçlüsü sustuganah ulu Toyun olup bunun erkekli disili büyük bir aile halki, adlari, sanlari ile çagirilan ogullari, karisi, kardesi ve diger akrabalari vardir. Bunlarin bazisi insanlara kötülük eden, çesitli hastaliklar doguran kötü ruhlar olup çogu disidir. Her ruha kurban olarak sunulacak hayvan, rengi ve sembolleriyle ayirt edilmistir. Kimine kara aygir ya da kizilca alaca at, kimine kara inek, kimine de alni kara benekli ak inek kurban edilir. Bu arada saman, insanlarda çesitli akil hastaliklarina neden olduguna inanilan disi ruh için dokuz kakim, dokuz sari siçan, dokuz kokarca, dokuz güvercin azad edecegine söz verir.

Radloff samanligin kalitimsal olup, babadan ogula ya da pek seyrek durumlarda babadan kiza geçtigini yazar. Bu konuda daha dogru bilgi verdigi anlasilan Anohin samanlarin soykütüklerine dayanarak, bu meslegin babadan çocuga degil, ama akrabadan akrabaya geçtigini yazmistir.

Yine Anohin’in saptadigina göre, samanliga davet 6 ile 50 yas arasinda degisir. Ancak bu arada daha çok 20 yasinda olanlar çogunlugu olusturmakta ve bu sekilde samanliga davetin, genellikle cinsel olgunlasma devresine rastlamasi dikkati çekmektedir. Bununla beraber özel durumlarda ancak 62 yasinda saman olanlara da rastlanir. Bunun tersine daha çocukluk çaginda 4, 6, 9, 12, 15 yaslarinda saman olanlar da vardir. Henüz çocuk yasinda olanlar, çadirda bazan günde 2 saat kadar kendi kendilerine davul çalip bir seyler mirildanir ve bu sekilde egitim yaparak ancak yillarca sonra gerçek saman olabilirler.

Bir Mogol boyu olan Buryatlarda saman adayi, bagli oldugu boy ya da oymagi komsularindan birisiyle dolasip sadaka toplar. Sonra oymak halki bir ormanda toplanir. Bu arada, tören sirasinda davul yerine kullanilmak üzere, kalin bir kayin agacinin gövdesi oyularak, bundan iki asa çikarilir. Bir agacin yaninda bir kulube kurulup ortasinda ates yakilir. Oymagin yasli kisileri burada yerlerini aldiktan sonra bunlardan birisi saman adayinin “ata”si olur. Bu yasli samanin ruhlariyla adayin ruhlarinin ayni siniftan ve ayni soydan olmalarina dikkat edilir. Her ikisi ilk ayini birlikte yapar, dualari bir agizdan okur ve hareketlerini birbirlerine uydururlar. Tören dokuz gün sürer. Bu arada birçok koyun ve tay kesilerek yenilip içilir. Genç kizlarla delikanlilar dansedip eglenirler. Dokuzuncu gün bir keçe üzerine oturtulan aday, havaya kaldirilarak saman ilan edilir.

AK VE KARA SAMANLAR

Anohin’e göre, Altaylilarda samanlar ak kam ve kara kam olmak üzere ikiye ayrilir. Birinciler yalniz göge ve basta aydinlik dünyasinin hakimi Ülgen olmak üzere, oradaki iyi ruhlar samanlik ederler. Ikinciler ise yalniz yeraltinin korkunç ruhunu temsil eden Erlik ile ona bagli ruhlar (kara töz) için tören yaparlar. Bu iki tür saman giysi bakimindan da (as. bk.) birbirinden ayirt edilir. Genellikle ayinlerde, mistik bir karakter tasiyan kara samanlarin tersine olarak, ak samanlarin daha gösterissiz ve sade giyindikleri göze çarpar. Kadinlar temiz sayilmadiklari için yalniz kara saman olabilir, ama gök ruhlari adina yapilan törenlere katilamazlar. Trosçanskiy’e göre, Yakutlar ak samana ayi oyuna, kara samana ise abasi oyuna derler. Ancak birincisi aslinda samanlik yapmayip yalnizca kurban keser. Öte yandan Pripuzov Yakutlarda samanlar için böyle bir ayrim yapildigindan söz etmez. Ona göre, Yakutlarda gerek yeraltindaki, gerekse yukari alemdeki ruhlari çagiran saman ayni kisidir.

Agapitov-Hangalov, Buryat samanlarinin, iyi ya da kötü ruhlarin hizmetinde bulunmalarina bakarak, ikiye ayrildiklarini belirtir. Ak saman (sagani bö) iyi tanrilara tapar, onlarin araciligiyla insanlara iyilik eder. Kara saman (karain bö) ise kötü ruhlara tapar, yalniz onlara kurban keserek insanlara türlü kötülükler yapmaya çalisir. Onlarda ak samanlarin giysileri beyaz, kara samanlarinki ise mavidir. Ak saman ölünce cesedini yakip küllerini beyaz bir kumas torbaya koyarlar. Kara samanin cesedinin küllerini ise kara bir torbaya koymak adettir. Harva, Buryatlarda kara samanlarin bu kadar kötü bir söhrete sahip olduklari hakkindaki yorumlari abartmali bulmakta ve hakli olarak onlarin, yeraltindaki korkunç güçleri çesitli araçlarla yatistirip zararsiz duruma getirmelerini, insanlar için hayirli bir is olarak degerlendirmektedir. Ayni yazara göre, tersine olarak, Buryatlarda samanizmi en eski sekli ile temsil edenler, bu kara samanlardir.

Anohin Altay erkek ve kadin samanlarinin soykütükleri üzerinde dururken, ya yalnizca ak kamlik ya da yalnizca kara kamlik yapan samanlarin yaninda, bir çok kamlarin hem gök, hem de yeralti ruhlari için, her iki samanligi birden yaptiklarini da yazar. Nitekim Sorlarda yalniz bu tür samanlarin bulundugu anlasilmaktadir. Genellikle Altaylilarda kara samanlarin sayisi ak samanlarinkinden daha azdir.

SAMAN GIYSISI

Sibirya’da samanlar ayinde özel bir giysi giyerler. Ama samani halklarin çogunda, tam bir takim halinde saman giysisine artik pek rastlanmiyor. Birçok yerlerde saman günlük kiyafeti ile ayin yapar. Ama denildigine göre bu, samanligin ilk yillari için söz konusudur. Altay Türklerinde kam yalnizca bir davul ile samanlik yapar. Radloff’a göre, Kuzey Altay halklarinin bir kisminda samanlarin özel bir giysisi yoktur. Giydikleri, hayvan derisinden yapilmis bir gögüslük ile önü açik bir ceket ve kara tavuk tüyleri takili kirmizi bir basliktan ibarettir. Sözde Hiristiyanlastirilmis Kumandilarda göge kurban töreninde kam, yalnizca beyaz bir cübbeyle kayin agaci kabugundan yapilmis, huni biçiminde bir külah giyer. Kuzey Altay’in bazi yerlerinde beyaz renkli olan basliga puhu kusu tüyleri takilir. Yine Radloff’a göre, önemli olan samanin davuludur.

Ayin sirasinda samanin mutlaka ayri bir giysi giymesi sart olan halklarda da, bu bakimdan, yine bir soysuzlasma gözlemlenmistir. Ama bu arada cübbe ile baslik uzun zaman korunmus görünüyor. Bununla birlikte kimi yerlerde saman giysisinden arta kalan ya yalnizca cübbe ya da basliktir. Kesin olan birsey varsa, o da eskiden saman giysisine büyük bir önem verilmis oldugudur.

Anohin Altaylilarda cübbenin sonradan baska halklardan alindigi düsüncesindedir. Ona göre de, Ülgen ile dag ve yer ruhlarinin da dahil bulundugu iyi ruhlara ayin yapanlar, saman cübbesini (manyak) giymezler. Oysa yeralti dünyasinin hakimi Erlik ile ona bagli kötü ruhlar (kara töz) için yapilan törenlerde cübbe giymek gereklidir. Saman bu cübbeyi kendi istegine göre degil, ruhlarin esin verdigi biçimde yaptirmak zorundadir.

Saman giysisinin, aslindan uzaklasma ve önemini kaybetme bakimindan gösterdigi yozlasma, giysiye takilan parçalar için de sözkonusudur. Gerçekten, türlü amaçlar ile çesitli varliklari simgelemek üzere, giysiye takili parçalarin da zamanla yerlerini degitirdikleri görülüyor.

Her ne kadar bugün tam bir saman giysisiyle donanmis kamlara pek seyrek rastlanirsa da, daha çok Rusya ve kimi Avrupa müzelerinde bulunan kolleksiyonlara bakarak saman giysisinin kökeni ve niteligi hakkinda bir fikir edinmek olasidir. Ayrica gezginlerin çesitli zamanlarda, çesitli bölgelerdeki samanlara dair verdikleri bilgiler de bu alandaki bilgileri tamamlamaya yaramaktadir. Iste bütün bunlara dayanarak çesitli kültür dairelerine mensup giysi türlerini saptamak olasi görünmektedir. Bu arada saman giysilerinin, yalnizca kisisel ve rastlantisal bir bulus olmayip, ayni zamanda dar ya da genis bir bölgenin ortak düsünce ve tasarimlarinin ürünü oldugu gözden kaçmamaktadir.

Takim halinde saman elbisesinde su parçalar vardir: 1. cübbe ve hirkaya benzeyen bir üstlük, 2. baslik, 3. Kuzeyde oturan halklarda gögüslük, 4. eldiven, 5. yüksek konçlu ayakkabi. Anohin Altaylilarda, Potanin Mogollarda saman cübbesini ayrintilariyla anlatmis ve açiklamislardir.

Bazi Altay halklarinda saman giysisinin tümüyle bir kus ya da hayvani simgeledigi göze çarpar. Örnegin Teleütlerde saman cübbesi (manyak) geyik ya da koyun derisinden yapilmis olup, büyük bir kusu andirir. Nitekim halk da, giysinin kol altindaki dikis boyunca sarkan püsküllerin, kus kanadini simgeledigini söyler. Omuzdan sarkan ve puhu kusu tüyleri takili olan deri ya da kumastan püsküller de kanada benzer. Cübbenin bel hizasindan baslayarak arka tarfta bütün alt kismi olusturan ip ya da püsküller, kusun kuyrugudur. Ayrica, bazan cübbenin omuz basina da puhu kusu tüyleri dikildigi olur. Cübbede anlatilmak istenen kus tasarimi, kus pörük denilen baslikta da kendini gösterir. Altay yöresinde seyrek olarak rastlanan bu baslik, kirmizi bezden yapilmis olup madeni dügme, katir boncugu ve dizi dizi baska boncuklarla süslüdür. Ayrica üzerinde kus sekilleri de vardir. Nihayet basligin ucunda da yine puhu kusu tüyleri bulunur.

Buna göre, Altay kaminin, bugün ancak cübbesi ile basligi korunabilmis olan saman giysisini giyince, bir puhu kusu sekline girmis oldugu anlasiliyor.

Altaylilarda kam bundan baska, ruhlari kovmak için, giysisine bir takim seyler de takar. Bunlarin arasinda kollara, sirta takilan küçük zil ve çingiraklar vardir. Bu arada, cübbenin kollarinin alt kismina, 4’ü sagda, 5’i solda olmak üzere, bakirdan yapilmis küçük çingiraklar asilidir. Cübbenin arka tarafinda yatay olarak 2 ya da 3 dizi halinde siralanmis 20 ya da 70 çingirak daha görülür. Türlü sesler çikararak ruhlari ürküten madeni esya, samanin zirhi sayilir. Çingiraklarin üst sirasinda ise 9 küçük yay vardir. Bunlar da yüne zirhin bir parçasi olarak kötü ruhlara karsi silah görevi görürler. Sirt kismina, gelisi güzel serpistirilmis olup yildizlari simgeleyen madeni parçaciklar da tutturulmustur. Bu kisimda sira sira dizili katir boncuklari, kötü ruhlari uzaklastirmaya yarar. Nihayet cübbenin omuz kisimlarinda günesle ayi simgeleyen iki büyük madeni levha göze çarpar. Ayrica cübbenin omuz basi ile dirsek ve bilek hizasina gelen yerlerine, parça halinde vasak kürkü dikilidir.

Cübbede efsanevi bir takim sekiller de bulunur. Bu arada sirt kisminda, yakanin hemen altina rastlayan yerden dokuz bebek sarkar. Bunlar Ülgen’in kizlarini simgelerler. Ayrica cübbenin bir yanindan yutpa adli yeralti canavarini simgeleyen, siyah ya da kahverengi kumastan yapilmis bir serit sarkar. Sekil olarak çatal kuyruklu, dört ayakli, agzi açik bir yilana benzer. Samani kötü ruha karsi korur. Cübbenin diger yaninda ise arba denilen ve Erlik’in ülkesindeki denizde yasadigina inanilan bir canavar sekli vardir. Bu da yesil kumastan yapilmis bir seritten ibaret olup, dört ayagi ile agzi kirmizi renktedir. Basinda baykus tüyü, göz yerinde ise, küçük birer bakir pul vardir. Bazi samanlariçin arba koruyucu bir ruh (töz)’dur. Cübbede ayrica çesitli ruhlari simgeleyen sincap, agaçkakan derisi ile kara bezden yapilmis bir kurbaga, agaçkakan ve kartal tüyleri, kartal pençeleri, ayi ayaklari vb. vardir. Omuzlarda demet halinde bulunan tüyler, ayin sirasinda saman ile kurbanlik hayvani yukari aleme tasiyan iki kartal ya da sahini simgeler. Bütün takimi ile tam bir cübbe (kültük manyak) 60 ana parçadan olusmustur. Bütün parçalari ise, 600’ü bulur.

Cübbeyi samanin ailesinden kadinlar diker. Cübbenin hazirlanmasi sirasinda kadinlarin çok temiz ve namuslu bir yasam sürmeye özen göstermeleri gerekir. Cübbe hazirlaninca büyük bir halk kalabaligi karsisinda yapilan bir ayin ile, her olasiliga karsi, kirden, lekeden temizlenir (manyak arula-). Saman bu törende cübbeyi ruhlarin onayina sunar. Bunlar, bazan cübbede su ya da bu degisikligi isteyebilirler. Bu durumda onlarin isteklerini yerine getirmek sarttir.

Samanin belinde bir de kirmizi renkli bir kusak (kurdak) bulunur. Buna günesle ayi simgeleyen iki büyük madeni levha ile yildizlari simgeleyen bir sira katir tirnagi takilidir. Cübbe oldukça pahalidir. Zengin samanlar cübbelerini birkaç ay içinde yaptirabildikleri halde, fakirlerin bir cübbeye sahip olmalari birkaç yila baglidir.

Erkek samanlarin cübbesi ile kadinlarinki arasinda büyük bir fark yoktur. Genellikle kadinlarin cübbesi daha süslüdür. Erkek ve kadin samanlar, karsilikli olarak birbirlerinin cübbelerini giymeye izinli degildirler. Bu arada kadinin temiz sayilmayan bir varlik oldugu daima göz önünde tutulur.

Anohin ile Potanin’e göre, samanin basligi iki türlüdür: biri cübbe ile, biri de cübbesiz, normal giysiyle giyilir. Cübbe ile giyilen basliga, üzerindeki bazi simgesel süslerle kus pörük denir. Kirmizi kumastan yapilan, içi astarli bu baslik, arkaya dogru sarkan bir külah biçimindedir. Basliga yer yer tilki postu, boncuklar, ipler, puhu kusu tüyleri dikilmistir. Bazi saman basliklarinda ise, basi ile birlikte puhu kusu kanadi bulunur. Cübbesiz olarak normal elbise ile giyilen baslik, kuzu postundan yapilmis olup bazi yerlerinde demet halinde aüaçkakan tüyleri, arka kisminda ise üç beyaz serit görülür. Bu külah, aru töz olarak nitelendirilen Ülgen ile ogullari, dag ruhlari ve Yer-su (as. bk.) gibi iyi ruhlar için yapilan törenlerde giyilir. Beyaz renk iyi ruhlarin hosuna gittigi için genellikle beyaz kuzu postundan yapilir. Siradan samanlarin külahlari ise, kara kuzu postundandir.

Lankenau’in anlattigi eski bir saman giysisinde, cübbenin arka kisminda koltuk altina yakin yerlere puhu kusu kanatlari da baglanmistir. Basliga da boz bir puhu kusunun kanadi ve kuyrugu takilidir. Geyik deridsinden yapilmis olan cübbe, kus sekline uygun olarak, deriden baglarla donanmistir. Sirt kisminda 12 parça kakim kürkü ve uzun bir seritin ucunda puhu kusu pençesi bulunmaktadir. Ayrica koltuk altina takili iki büyük çingirak da göze çarpar. Cübbe ve basliktaki bütün bu parçalar kötü ruhlari kovmaya yarar.

Harva’ya göre, Soyot ve Karagaslarda da saman giysisi, yine kusu andiran bir biçimdedir. Bu bakimdan ayni kültür çemberine bagli olan bu halklarda samanin bir kus sekline girdigi ve bu kusun da puhu oldugu kesindir. Ayrica Yakut ve Tunguzlarda da saman giysisinin, bazi degisikliklerle birlikte, bir kusa benzedigi görülüyor.

Bu saman giysisinden baska, bir de hayvani andiran bir saman giyimine rastlanmaktadir. Bunun baslica belirtisi, samanin basligina takilan boynuzdur. Ayrica samanin arkasina da boynuz takilidir. Gmelin daha XVIII. yüzyilda bir Tunguz samaninin her iki omuzunda demirden yapilmis birer boynuz bulundugunu yazar. Rusya müzelerinde bulunan bu tür giysiler, Tunguzlardan Yenisey halklari ile Samoyedlere geçmistir. Sirokogorov da Tunguzlarda gerçek geyik boynuzu takili bir saman basligi gçrdügünden sözeder. Ayni yazara göre, eskiden saman giysisi de geyik derisinden yapilmistir. Pallas XVIII. yüzyilda bir Buryat samaninin, demir boynuz takili bir baslik tasidigini yazar. Ayrica Buryat samanina ait bir mezarda da bu biçimde bir baslik bulunmustur.

Çesitli saman giysilerini inceleyerek bunlari degerlendirmeye çalisan Harva’ya göre, samanin giydigi giysi, kötü ruhlara karsi onu bir maske gibi korur. Nitekim Altay ve Sayan daglari havalisinde samanin puhu kusu kiligina girmesi, bu kusun ruhlari ürküttügüne inanildigindandir. Bundan dolayi bazi yerlerde, hastalanan çocugu iyilestirmek için, bir puhu kusu beslenir ve bunun, hastaligi doguran kötü ruhlari kovacagina inanilir. Sibirya’da samanin boynuz takmasi da, yine kötü ruhlari ürkütmek içindir.

Ayni yazara göre, saman giysisi aslinda yüze ya da basa geçirilen bir maskeden ibaret olup zamanla bugünkü biçimini almistir. Nitekim bazi halklarda saman, ayin sirasinda yalnizca yüzüne, kayin agaci kabugundan yapilmis bir maske takmakla yetinir. Ayrica Buryat samanlarinin da yüzlerine deri, tahta ya da madeni maske taktiklarina bakilarak giyside basligin daha öncel oldugu söylenebilir. Diger taraftan Ohlmarks’a göre kus biçimindeki giysi saman için siradan giysiden daha önemli olup onun, ruhu ile bir kus gibi göge uçtugu tarzindaki tasarimdan dogmustur. Saman, yeni bir bedene girer gibi, giydigi bu giysi sayesinde, yardimci ruhlarla birlikte kolayca uçabilir.

Altay Türklerinde kam giysisi, deriden bir çanta içinde, çadirin gerisinde bir yerde saklanir. Giysi eskiyince ormanda bir agaca asilir. Saman öldügü zaman, elbisesi de mezarinin basina konulur. Her yeni saman için yeni bir ayin elbisesi yaptirmak sarttir.

SAMAN DAVULU

Sibirya samanlari ayin sirasinda bir de davul kullanirlar. Saman giysisinden daha eski oldugu anlasilan bu alet, saman giysisinin bugün artik ortadan kalkmis oldugu yerlerde bile kendini korumustur. Türk-Mogol halklarinda saman davullari, genel çizgileri ile ayni biçimdedir.

Güney ve Kuzey Altay halklarinda davulun parçalari, hazirlanmasi, yapisi ve deriye çizilen sekillere dair Radloff, Anohin, Potanin, Potapov-Menges’de genis bilgiler vardir. Saman davulunun adi Radloff’da tünür, tüñür ya da tür’dür. Potanin’de tüñir, Anohin’de ise, tünür ya da çalu olarak geçer. Sorlarda bu davula tür denir. Radloff kendi saptadigi her üç seklin Mogolcadan geldigini yazar. Anohin’de geçen çalu ise, Türkçe olup çal- yükleminden yapilmis bir addir. Oysa bu yazara göre çalu, davulun içinde bulunan ve samani simgeleyen tahta sapin adidir. Cübbe gibi davul da samanin meslege çagrilmasindan hemen sonra, ata ruhlarinin verdigi esin üzerine yapilir. Erkek samanlarin davulu ile kadinlarinki arasainda bir fark yoktur. Ancak çocuk samanlarin davulu daha küçüktür.

Radloff’a göre, davulun sekli az çok ovaldir. Anohin bunun yaninda ayrica yuvarlak davullardan da sözeder. Nitekim Sorlarda davulun her iki sekline rastlanir. Bunlarda tasvir edilen davulun çapi 76 santimetredir. Potanin ise, yalniz yuvarlak davullar gördügünü yazmistir. Davulun kasnagi tercihen kayin ya da sedir agacindan yapilir. Bu agacin temiz, zedelenmemis ve oturulan yerlerden uzakta olmasi gerekir. Ayrica ona insan eli deymemis ve herhangi bir hayvanin yaklasmamis olmasina da özen gösterilir. Davulun derisi geyik ya da dag keçisi derisinden yapilir. Bunu eski bir avci kültürünün belirtisi olarak kabul edenler vardir. Derinin seyrek olarak tay derisinden yapildigini göz önünde tutanlar ise bunu, at besleyenlere has bir kültürün kalintisi olarak açiklamislardir.

Davulu ustalari yapar. Saman yeni davulu kutsamak için, dualar okuyarak ardiç tütsüsüne tutar, üstüne kimiz serper. Davul yalniz dinsel törenlerde kullanilir. Davulun derisi hasar görürse, yenilenir; eski deri ormanda bir agaca asilir. Saman ölünce davulu parçalanip mezarinin yaninda bulunan bir agaca asilir. Her samanin, biri yedek olmak üzere, iki davulu vardir. Sorlarda samanlarin bütün meslek yasamlari boyunca kullandiklari davul sayisi 3-9 arasinda degisir. Potapov-Menges Sorlarda davulun yapilmasina dair genis bilgi vermistir. Onlara göre, saman adayinin meslege çagrilmasi üzerine, bagsi oldugu oymagin halki ormana gider. Burada saman, dualar ederek büyük bir dinsel ayin yaparken, davulun bütün parçalari üç gün içinde hazirlanip bir araya getirilir, sonra üzerine resimler çizilir. Ayni yazarlara göre saman adayi bu sekilde hazirlanan davulu önce koruyucu ruhu olan Muz-tag “Buz dag”’a sunar. O da bunu, adlari ile çagirilan ogullarina gösterir. Bunlarin tümü, Muz-tag’in çevresinde bulunan yüksek birer dagdir. Sonra Muz-tag kendisi davulu gözden geçirerek bununla ne kadar tören yapilacagini saptar. Aday bundan sonra davulu, bir söylentiye göre, Ülgen’in annesi, baska bir söylentiye göre ise, karisi olan Tazi Kan “Dazlak Han”’a sunar. Üç gün sonra da büyük bir törenle bu davul Erlik’e gösterilir. Kurban olarak ona içki sunulur. Yeralti dünyasinin bu büyük ruhu da davulu inceleyip adayin bununla kaç yil samanlik yapacagini ve bu arada kaç kurban sunacagini bildirir. Bu sekilde saptanan süre dolunca, çok kez saman gerçekten ölür ya da daglarda, bozkirda kaybolup gider.

Davulun iç kismi, kayin agacindan yapilmis bir sapla iki esit kisima ayrilmistir. Güney Altaylilar ile Karaorman halklarinda bu sap, insan seklinde yapilmis olup eski, ölmüs bir samani simgeler. Bu tür êsi “davul sahibi”’dir. Bunun gögüs hizasindan çaprazlama geçirilmis olan bir demir çubuk (kiris), kollari olusturur. Yukarida sözü geçen sap, bu çubugun alt kisminda genisleyerek kalçalari ve biraz asagida da bacaklari meydana getirir. Bu kisimlar bazi davullarda yoktur; sapin üstünde bazen samanin kendisini simgeleyen bir insan resmi bulunur. Sorlar ile Kumandilarda davulun içinden geçen uzunlamasina sapin üstüne çesitli süsler oyulmustur. Saman bu saptan alti köslü ala mars “alti gözlü ala kaplan” diye sözeder. Güney Altaylilarda kirisin iki yanina madeni parçalar asilidir. Bunlar samani kötü ruhlardan koruyan silahlari simgeler. Bazi halklarda, samanin emrinde bulunan ruhlarin sayisi kadar çingirak takildigi da görülür.

Güney Altaylilarda davulun derisindeki resimler kirmizi ya da beyaz tas boya ile çizilir. Bunu çizenlere yürüçi denir. Resimler davulun hem dis, hem de iç yüzünde bulunur. Bunlar samanist dünya görüsü ile kurban törenlerini yansitan sekillerdir. Davulun derisinin üstündeki resimler, yerdeki bazi varliklar ile gökteki efsanevi varliklara aittir. Yukariya dogru sagda ay, solda günes resmi vardir. Ikisinin yaninda görülen iki küçük daire, günesin dogusunu ve batisini simgeler. Bunlarin arasindaki noktalar yildizlari gösterir. Ayrica Ülgen’in kizlarini gösteren resimler ile kus, geyik, agaç vb. sekiller de vardir. Davulun derisinin içindeki resimler “davulun sahibi” ile kirisi anlatir. Biraz altta davulun kasnaginin yapildigi, tanrisal kökenli kayin agaci ile davulun derisinin yapildigi geyik ve nihayet yeralti denizinde yasayan bir yilan; kirisin üst tarafinda ise günes, ay ve yildizlarin resimleri göze çarpar.

Ayinin basinda saman, yardimci ruhlari davulun iç kisminda toplar. Sorlar ile Kumandilarda da davulun üstüne çizilen sekiller, Güney Altaylilarinkinden farkli olup daha çok Abakan Türklerinden sayilan Sagay, Beltir ve Kaçlarinkine benzer. Bunlarda davulun yüzü ikiye ayrilarak üst kisma göge ait, alt kisma ise yeraltina ait varliklarin resimleri çizilmistir. Sorlarin saman davulunda az çok bir evren görüsü ifade edilmeye çalisilmistir. Burada yere ait herhangi bir seye rastlanmaz. Gök ise, yeralti dünyasina karsi hakim bir durumda görülür. Öte yandan Güney Altaylilarda yeralti dünyasi hiç yansitilmaz. Burada göze çarpan, daha çok yeryüzü sakinleri ile kurban törenlerine ait sahnelerdir.

Davulun tokmagi. Radloff, Anohin, Potanin ve Potapov-Menges’e göre, Güney Altaylilarda tokmak (orbu) genç bir kayin agacindan yapilir. Davula vurulan kisim, sesin boguk çikmasini saglamak için, kakim, samur ya da tavsan ayagi derisi ile kaplanir. Kuzey Altaylilarin Kuznetsk çevresindeki bazi halklarinda tokmak yerine, dogrudan dogruya bir tavsan ayagi kullanilir. Tokmagin diger yüzüne süs olarak 3 ya da 9 halka takilidir. Saman, davulu tokmakla “kamçiladigi” için ona “kamçi” denir. Yine Kuzey Altaylilardan sayilan Sorlarda tokmak (orbog) uzun sapli bir kasiga benzer. Buna beyaz renkli, erkek bir tavsanin derisi geçirilir. Bunlarda tokmak, davuldan bir yil önce hazirlanir ve Ülgen için yapilan törenler hariç olmak üzere, diger ayinlerde davulun yerine kullanilir.

Samanlikta davulun ne amaçla kullanildigina dair bir takim fikirler öne sürülmüstür. Priklonskiy’e göre, Yakutlarda davul, ruhlar dünyasina giden samana eslik ettigi söylenilen hayvani simgeler. Nitekim Yakut efsanelerinde o “samanin ati” diye geçer. Buryatlarda da davul, samanin ayin sirasinda yaptigi gezilerde bindigi “at”tir. Bu da olasilikla bu yörede davulun at derisinden yapilmis olmasindan ileri gelmektedir. Nitekim bunun yerine maral ya da geyik derisi kullanilan yerlerde, davulun adi “maral” ya da “geyik” olarak geçer. Yakut efsanelerinde samanin, davulu üzerinde yedi kat gökte uçtugundan sözedilir. Altay Türklerinde davulun tokmagina “kamçi” denilmesi de bundandir. Ancak saman ayinlerinde davulun eskiden de kullanilip kullanilmadigi belli degildir. Harva’ya göre, davulun ne amaçla yapildigini anlamak için su özelliklere dikkat etmek gerekir: denildigine bakilirsa, Altaylilarla Yakutlarda saman, ruhlari davulun içinde toplar. Radloff’a göre, kam ruhlari davul ile tokmapin arasina sikistirarak uzaklastirir. Nihayet, saman giysisinin kötü ruhlari ürkütmek için kullanilmasi gibi, davulun da sesi ile onlari korkutmaya yaradigina hükmedilebilir.

Davul yerine bazen yay da kullanilir. Radloff, Lebed irmagi çevresinde bir kamin yay ile samanlik yaptigina tanik olmustur. Anohin de Altay bölgesinde erkek ve kadin samanlarin küçük bir yay (yölgö) ile samanlik yaptiklarini yazar.

Radloff’a göre, Kirgiz samanlari davul yerine kobus çalarlar. Ayrica onlarin dört köse bir tahta parçasi ile zil ve çingiraklar takili bir de asasi vardir. Baksi bir süre çalip söyledikten sonra cosar ve asasini sallayarak oynamaya baslar. Iki baksi bir arada samanlik yaptigi zaman, biri çalar, öteki asasi ile oynar. Priklonskiy’in yazdigina göre, davulu bulunmayan Yakut samani da ayin sirasinda asa kullanir.

SAMANIN YARDIMCI RUHLARI

Samanist dünya görüsünün en önemli unsurlarindan birini, ayinin baslangicinda samanin kendi yardimci ruhlarini çagirmasi olusturur. Gerçek samanizmin hüküm sürdügü yerlerde en önemli rolü oynayan bu yardimci ruhlardir. Denildigine göre, en güçlü saman, en güçlü yardimci ruha sahip olabilendir. Ohlmarks’a göre, yardimci ruh ayin sirasinda samanin içine girerek onun benligine sahip olup kisiligini degistirir. Baska bir deyimle saman yardimci ruha dönüsmüs olarak kisiligi de o ruhun içinde görünmeye baslar. Nitekim kimi samanlarin kurt, boga, ayi ya da karabatak sekline girerek ruhsal geziler yapmalari, bu fikri pekistirmektedir. Ayni yazara göre, kimilerinin sandigi gibi, samanin yalnizca kendi gücüne güvenerek böyle bir geziye çikmasi olanaksizdir. Yaratilis ve bilgiden baslayarak yetersiz olan samanin bu güç isi basarabilmesi, ancak yardimci ruhlar korumasinda olasidir. Bunlar ya ayi, kurt, sigir, geyik, tavsan gibi hayvan türünden ya da kaz, karga, kartal, baykus gibi kus türündendirler. Ayrica ölülerin, atalarin ve son olarak ocak, orman, Yer-su ruhlari vardir. Anohin’e göre, Altaylilarda ölmüs kamlarin ruhlari basta olmak üzere, ölü ruhlarindan ibaret olan tözler (yardimci ya da koruyucu ruhlar) çogalinca, boy ya da oymagin büyük atasinin ruhu bunlarin basina geçer. Ruhlar samana yol gösterir, güç verirler. Kus seklinde tasarlanan yardimci ruhlar, göklere çikan samana yoldas olurlar. Yeraltindaki kötü ruhlara giden samanin rehberi bir karabataktir. Büyük kamlarin 10, küçük kamlarin ise 1 ya da 2 yardimci ruhu bulunur. Güçlü bir kam baskasina ait olan ruhu ele geçirebilir. Yakutlarda yardimci ruhlarin basinda iye kil “ana hayvan” gelir. Ölen bir samana ait oldugu söylenen bu ruhun diger bir adi da emegettir. Denildigine göre, iye kil ya da emeget samanin ruhunun esi ya da onun hayvanda bedenlesen canidir. Saman ayin sirasinda iye kilin yardimi ile görür ve isitir. Saman ile iye kilin yasami birbirine siki sikiya baglidir. Iye kil ölürse, samanin da yasami sona erer. Teleütlerde samanin özel ruhuna tin bura denir.

Genellikle törenin basinda önce küçük, çevik ama o kadar güçlü olmayan ruhlar çagirilir. Yakut samani önce kus ruhlarini çagirir. Bunlar samanin agzindan çesitli sesler çikararak geldiklerini haber verirler. Törenin ikinci bölümünde daha yüksek ve güçlü olan ruhlar ve en sonra samanin “diger ben”i olarak gösterilen emeget gelir. Ayin ancak bütün bu yardimci ruhlar toplandiktan sonra baslayabilir.

Yardimci ruhlarin görevleri, ayinin türüne göre degisir. Siradan bir ayinde ruhlar, ancak herhangi bir konuda samani aydinlatmak ya da gelecekten haber vermek üzere gelirler. Bu sirada ruh ile saman arasinda heyecanli bir sohbet baslar. Bu arada ruh, ya dogrudan dogruya samanin agzindan ya da onun sirlarini bilen yardimci bir kisi araciligiyla konusur. Bazen samanin karnindan konusarak ruhun sesini canlandirdigi da olur. Ruhlar bazen de sessizce gelip samana yalniz esin verirler. Genellikle Altaylilar, yardimci ruhlarin samanin içine girmeyip ona disaridan yardim ettiklerine inanirlar.

sirokogorov’a göre, Tunguzlarda saman, içine giren ruha göre, yeni yetenekler ve nitelikler de kazanir. Örnegin çevik bir ruh, yasli bir samani bir genç gibi hareketli yapar. Samanin içine giren ruh, atesten etkilenmeyen türden ise, saman da kor haline gelmis kömürün üstünde rahatça yürür, kizgin demirleri tutar, yanan bir mumu agzina sokar. Aci duymayan bir baska ruh koruyuculugunda saman, kendine hiç bir zarar vermeden, keskin bir biçagi bedeninin herhangi bir yerine saplayabilir. Samanlar bu bakimdan Rifai dervislerine ya da Hint fakirlerine benzerler. Bu arada göz-bagiciligi ile halki kandirmaya çalisan kimi düzenbazlara da rastlanir. Ama gerçek samanlar böyle seyler yapmaktan çekinmektedirler. Bazi samanist halklara göre, hastalik doguran ruhu kovmak için saman yine yardimci ruhtan yararlanir. Bu takdirde yardimci ruhun, hastalik ruhu ile savastigi söylenir.

SAMANIN GÖREVLERİ

Genellikle söylendigine göre, saman kehanette bulunmak, büyü ve efsun yapmak, kurban kesmek gibi çesitli isler yapar. Ama bu arada saman kelimesinin, çok kez yanlis olarak kullanildigi anlasilmaktadir. Çünkü yukarida siralanan isleri saman olmayan kisiler de yapabilir.

Gerçek samana, ancak ruhlarla iliskiye geçmek suretiyle çözümlenebilecek zor sorunlarda basvurulur. Burada, ya samanin ruhu cezbe ile bedeninden ayrilarak baska dünyaya gider, ya da ruhlar samanin içine girerek ona esin verir ve bu durumda cezbe halindeki samanin agzindan konusurlar. Radloff’a göre, kamin dogum, evlenme ve defin törenlerinde hiçbir görevi yoktur. Yeter ki bu sirada zor dogum vb. gibi beklenmedik bir durum olmasin. Ayrica kisirligi gidermek için de samana basvuruldugu olur.

Sibirya halklari samani su isler için çagirirlar. 1- Bir yil kadar evde dolastigina inanilan ölü ruhunu öteki dünyaya göndermek için; 2- herhangi bir nedenden yersiz yurtsuz kalan ruhu, tahtadan yapilmis bir heykele yerlestirmek için; 3, avda sanssizligi gidermek için; 4- agir hastaliklari iyilestirmek için.

Avda sansin iyi gitmesi için saman yardimci ruhlari araciligiyla, av hayvanlarinin “gölge”lerini önceden yakalar, bu sekilde avcinin hayvanlari yakalamasi ya da öldürmesi kolaylasir. Bunun için yapilan törende samanin bir avci gibi hareket ettigi söylenir.

Sibirya’da daha çok hastalik oldugu zaman samana basvurulur. Anohin’in yazdigina göre, Altay yöresinde kamlarin iyilestirdigi baslica hastaliklar sitma, çiçek, frengi ve bir takim ruhsal hastaliklardir. Burada saman, hastaligi hangi kötü ruhun (körmöz) dogurdugunu saptayip, onun nasil yatistirilacagini ve kovulacagini ögrenir. Altay Türklerine göre hastalik, bedenden ayrilan ruhu, kötü bir körmözün kapmasindan olur. Bunun için kamin görevi, bu ruhu bulup sahibine geri getirmektir. Hastalik, ayrica bir ya da birkaç kötü ruhun hastanin bedenine girmesi ile de olabilir. Saman ayin sirasinda büyük bir güç harcayarak bunlari hastadan uzaklastirmaya çalisir. Bu sirada düsüp bayildigi da olur.

Vitasevskiy ve Serosevskiy’in Yakutlar ile kuzeyde yasayan Dolganlarda bu amaçla yapilan tören hakkinda verdikleri genis bilgilere göre, bu dikkate deger ayinin dört asamali oldugu anlasilmaktadir: 1- Ruhlarin çagrilmasi; 2- yardimci ruhlarin gelip hastalik yaratan ruhu uzaklastirmak için gök ruhlarina nasil kurban sunulacagini bildirmeleri; 3- hastanin ruhunun samana ya da bir hayvana aktarilmasindan sonra, kurbanlik hayvanin kesilmesi; 4- ruhun saman tarafindan göge götürülmesi. Ohlmarks’a göre, saman hastaligin nedenini anlamak ve kurbani adamak üzere daha önce ruhen göge çikar. Bu ayin de dört kisma ayrilir: 1- saman önce yardimci ruhlarini simgeleyen belirli kuslari, sonra atalarin ruhlarini ve sonunda kendi benliginin esi olan emegeti çagirir; 2- ruhlar geldikten sonra saman emegetin korumasina siginir; 3- saman emeget ve baska yardimci ruhlarin esliginde gök yolculuguna çikar; 4- saman zor ve yorucu bir yolculuk sonunda, gökte ruhlarin kaldigi kata ulasarak kurbani adar. Bu ayin sirasinda, hastayi iyilestirmek için, samanin neden göge çiktigi iyice aydinlanmamis görünüyor. Verbitskiy’e bakilirsa saman, hastanin ruhunu (kut) aramak için göge çikar. Ama bu açiklama biçiminin doyurucu oldugu söylenemez. Eger hastaligin nedeni kötü ruh bir ise, onu gökte aramamak gerekir. Çünkü samanistlerin inanisina göre, gökte hiçbir kötü ruh barinamaz. Orasi yalniz iyi ruhlarin yeridir. Bu arada samanin, hasta için gökten yeni bir ruh getirdigine dair herhangi bir iz de yoktur. Vasilyev’in, anlasilan halkin açiklamalarina dayanarak verdigi bilgilere bakilirsa, saman hastanin hirpalanmis ve yorgun düsmüs ruhunu temizlemek ve dinlendirmek amaciyla göge götürür.

Altay Türklerinde kam, yalnizca gögün en büyük ruhu olan Ülgen’e kurban sunmak için göge çikar. Bu gezi 3 gün sürer. Radloff’a göre, kamin gök yolculugu için gereken hazirliklara aksam saatlerinde baslanir. Tören yeri, issiz bir ormanda kurulan bir çadirdan ibarettir. Kam önce sürüden kurbanlik bir at seçer. Hayvani kesmeden önce, gögün dokuzuncu katina sikarak kurbani, gökteki en büyük ruhun (Ülgen) onayina sunar. Kurban begenilirse, hemen o aksam kesilir; ertesi gün ayine devam edilir. Kam bu kez yardimci ruhlari çagirarak davulun içine topladiktan sonra, göge gezmeye çikar. Bu yolculuk sirasinda tanik oldugu bir takim garip olaylari, çadirda bulunanlara anlatir. Gögün dokuzuncu katina ulasinca, kurbanin ruhunu Ülgen’e sunar. Bu sunus töreninin sonunda samanin büyük bir cezbeye tutularak yere yikildigi görülür. Üçüncü gün yine aksam yapilan senlikte içki içilip eglenilir ve bu arada ruhlara saçi saçilir.

Altaylilara göre, kötü ruhlar yakaladiklari ruhu yeraltina götürdükleri için, kam ayin sirasinda buraya inmek zorunda kalir. Bu yolculuk sirasinda birçok zorluk çektikten sonra, sonunda Erlik’in huzuruna çikmayi basarir. Kamin onunla görüsmesi, ayinin en heyecanli bölümünü olusturur. Bu sirada kam büyük bir cezbe içinde kendini kaybeder. Ama yeryüzüne dönerken hastanin ruhunu beraberinde getirmeyi basarir. Ayinin sonunda saman, agir agir gözlerini açip orada bulunanlari selamlar. Seyirciler de bu arada korkulu bir rüyadan uyaniyorlarmis gibi kendilerine gelip rahat bir nefes alirlar.

Samanlar genellikle yoksul kimselerdir. Yaptiklari agir ise göre, kazançlari alçakgönüllücedir. Aslinda samanin amaci zengin olmak degildir. O, ta samanizmin ortaya çikisindan beri toplum yasaminda düzenleyici bir rol oynamis, bagli oldugu oymagin hayrina çalismayi ve herseyden önce en sikintili günlerinde halkin yardimina kosup onu manen desteklemeyi kendine baslica görev edinmistir. Verbitskiy Altay Türkleri arasinda tamamiyla ya da kismen samanliga yakin isler yapan kisilerden de sözeder: siddetli sinir nöbetleri geçirerek gelecekten haber veren rinçiler, gaipten haber veren telgoçiler, belirli hayvanlarin kürek kemigi üzerine ates koyarak, meydana gelen degisikliklere göre yorumlarda bulunan yarinçiler, dar ve rüzgarli bogazlarda bulunan yada tasi ile havayi degistiren, yagmur ve rüzgar yaratan yadaçiler gibi.